|
|
|
|
|
 |
|
 |

DOSTOYEVSKİ (1821–1881)
Tam adı Fiyador Mihayloviç Dostoyevski’dir. Babası , “Moskova Yolsular hastanesi” nde operatör doktor olarak görev yapan, maaşı düşük, ailesi kalabalık, sert ve asabi mizaçlı bir adamdı. Fakat diğer taraftan, işinde ve evinde prensipli, düzeni seven bir kimse idi. çocuklarını en iyi okullara gönderiyor, özel öğretmenler tutuyor, kendiside onlara Latince dersleri veriyordu.
Dostoyevski, özel öğretmenlerden Fransızca; babasından da Latince öğrendi. On üç yaşında iken Moskova’nın en iyi yatılı okuluna verildi. On altı yaşına gelince- babasının zoru ile-Petersburg Askeri Mühendis Okulu’na kaydoldu. Aynı sene annesini kaybetti. Babası, kendi toprak kölelerinden biri tarafından öldürüldüğü zaman, Dostoyevski, henüz on sekiz yaşını yeni bitirmişti.
Polis kayıtlarında, babasının, on altı yaşında Katya isimli genç bir köle ile gizli ilişkisi bulunduğu; hatta bu kızdan bir de çocuğu olduğu yazılıdır. Öldürülme hadisesinin bu ilişki ile sıkı sıkıya bağlı olduğu ve kızın amcası tarafından planlandığı tahmin edilmektedir.
Bu aile dramı, yazarın sara illetine tutulmasına yol açmıştır. Dostoyevski, bütün olumsuz şartlara rağmen, 1843 yılında Mühendislik Okulu’nu bitirdi ve Asteğmen rütbesi ile orduda görev aldı. Fakat onun ne orduda ne mühendislikte gözü vardı. Zaten, bu mesleği de babasının zoru ile seçmişti. Bir yıl sonra, ona hem mevki hem de iyi bir maaş sağlayacak olan mesleğinden istifa etti.
Mühendislik okulunda iken, Rus ve Fransız edebiyatının meşhur eserlerini okumuş; Puşkin, Gogol, Schiller, Balzac gibi isimlere hayran olmuştu. Hele Balzac’a sonsuz bir hayranlığı vardı. İlk edebiyat çalışması, Balzac’tan tercümelerle başladı.
Dostoyevski’nin eserlerinde seçtiği karakterlerle Gogol’ün bilhassa Petersburg Hikâyesi ile Ölü Canlar ‘daki karakterler arasında büyük benzerlikler vardır.
Karamozov Kardeşler’ i yazarken, Schiller’in Haydutlar’ından bolca faydalanmıştır.
İlk eseri İnsancıklar’dır. Genç Dostoyevski, bu romanını 1846 yılında yayınladığı zaman; okuyanlar Puşkin’in Menzil Amiri ile Gogol’ün Kaput isimli eserlerinden faydalandığını kolayca keşfedebiliyorlardı. Fakat üslup ve konuyu işleyiş tarzı tamamen kendine özgü idi. Dostoyevski’yi okuyucuya ve tenkit yazarlarına sevdiren de bu özelliği oldu.
İnsancıklar’ dan sonra yazdığı Benzer (1846), Beyaz Geceler (1848) ve Netoçka Nezvanona (1849) isimli hikayeleri severek okundu.
Eserlerinde adaletsizliğe, yoksulluğa, egoizme ve zulme karşı şiddetli bir isyan görülür ise de
;hemen arkasından kadere teslimiyet ve Allah’tan af dileme vardır. Seçtiği roman kahramanlarında bu iki duygu daima ağır basar.
Bütün Rus aydınları gibi genç Dostoyevski de Çarlık yönetimini tenkit eden yazılar yazıyor, gizli toplantılara katılıyor, ütopyacı sosyalist akımın tesirinden kurtulamıyordu. Ancak o, sosyalist felsefenin sadece ekonomik yönü ile ilgileniyor; ahlaki yönünü beğenmiyordu. Eserlerinde (Suç ve Ceza’da görüleceği gibi)sosyalizmin ahlak felsefesini alaycı bir üslupla tenkit etmekten geri kalmamıştır.
Dostoyevski’nin bağlı olduğu grubun üyeleri, tamamen gençlerden teşekkül etmişti. Son toplantılarında meşhur tenkit yazarı Belin ski’nin “Gogol’e mektuplar” isimli bir risalesini okumuş; çok geçmeden tutuklanarak askeri mahkemeye sevk edilmişlerdi. Mahkeme büyük bir gizlilik altında tam sekiz ay sürdü.
Bir sabah, mahpusları erkenden uyandırıp askeri arabalara bindirdiler. Arabaların etrafını saran atlı jandarmaların eşliğinde bir saat süren yolculuktan sonra, Samyonovski Garnizonu’na ait eğitim alanına geldiler. Alanın ortasında, yere çakılı, üç kazık görülüyordu. Mahpusların etrafı silahlı askerler tarafından çembere alındı. Askeri komutan, mahkeme kararını okudu. Gençler idama mahkûm edilmişlerdi. Bu karar, hepsinin üzerinde şok etkisi yaptı.
Mahkûmlara beyaz idam gömlekleri giydirildi. Son tuvaletlerini yapmalarına ve haç öpmelerine izin verildi. İlk posta olarak üç kişi seçildi ve götürülüp direklere bağlandı. İdam mangası tüfeklerini doldurdu.
Dostoyevski, ikinci gruba düştüğü için ancak birkaç dakikalık ömrü kalmıştı. Birinci grubun işini bitirmek üzere tüfekler doğrultulduğu sırada, “geri çekil” borusu çaldı. Askerler tüfeklerini indirdiler.
Komutan öne çıkarak Çar Birinci Nikola’dan gelen emri okudu. İmparator, gençlerin hayatını bağışladığını yazıyordu.
Sonradan öğrenildiğine göre, bu korkutucu mizanseni bizzat Çar’ın kendisi hazırlamış. Niyeti gençlere esaslı bir gözdağı vermekmiş…
Dostoyevski ve arkadaşları, idamdan kurtulmuş; fakat cezadan kurtulamamışlardı. Genç yazar, dört yılı kürek, beş yılı da sürgün olmak üzere toplam dokuz yıla mahkûm edildi.
Bir zamanlar, orduda “mühendis teğmen” rütbesi ile görev yaptığı hâlde; sürgün yıllarını er olarak tamamladı. Hapishane ve sürgün hayatı, Dostoyevski’ye çok acı tecrübeler kazandırdı. Gözlemlerini “Ölü Bir Evden Hatıralar” isimli esrinde değişik tipler seçerek dile getirdi. Bu romanda çizdiği portreler arasında en güçlüsü “Dağlı Ali” dir. Hapishanede kitap olarak ancak İncil’ in bulundurulmasına izin verildiği için, elindeki biricik okuma aracı olan İncil’le Dağlı Ali’ye okuma yazma öğretir. Kahramana, “İncil’den en çok hangi parçayı sevdin” diye sorduğunda şu cevabı alır: “Kimseyi gücendirme, bağışla ve sev. Hatta bu kişi düşmanın bile olsa sev.”
Bu cevap, Ali’nin ağzından, Dostoyevski’nin bizzat kendi görüşüdür…
Sürgün cezasını tamamlayıp, 1860 yılında Petersburg’a döndü. Kardeşi Mihayli ile “zaman” isimli bir dergi çıkarmaya başladı. Egemenlik hakkının sadece kendilerine ait olduğunu söyleyen soylu devlet adamlarını ve aydın sınıfını tenkit etmekten çekinmedi. Toprak köleliğinin bir sınıf insanı diğerlerine düşman ettiğini her fırsatta dile getirdi. Komünistlerin ahlak felsefesini beğenmediği için, gereken ekonomik reformların Çar tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğine inanmış; daima hanedana bağlı kalmıştır.
Ölü Bir Evden Hatıralar’ dan sonra Aşağı ve Hor görenler, Tatsız Bir Olay,Yaz İntibaları Üzerine Kız Notları, Gizli Notlar gibi eserleri kısa zamanda yazıp yayınladığı halde; borçtan bir türlü kurtulamadı. Alacaklıların sıkıştırması üzerine Avrupa’ya kaçmak zorunda kaldı. Daha önce de iki defa aynı sebeple, Avrupa’ya kaçmıştı.
Borçlarını ödeyip hapisten kurtulmak için, dergi çıkarmaktan vazgeçip kendisini tamamen roman çalışmalarına verdi. En güçlü eserlerinden biri olan, elinizdeki, Suç ve Ceza’yı 1866 yılında bitirip neşretti. Yine aynı sene içinde, bütün eserlerini üç ciltte toplayıp yayınladı. Bunlardan kazandığı para ile borçlarını ödediği gibi büyük bir üne kavuştu. 1878 yılında “Yurttan Notlar” isimli derginin sahibi, büyük bir telif ücreti ödeyerek “Delikanlı” romanının haklarını satın alınca; Dostoyevski elde ettiği para ile “Yazarın Notları” adında yeni bir dergi çıkarmaya başladı.
Karamozov Kardeşler (1880), onun son eseri oldu. Puşkin’in Jübilesi sırasında yaptığı konuşmada, aynı zamanda kendi jübilesini yaptığını nereden bilebilirdi?
Yayınlanmış Başlıca Eserleri: İnsancıklar, Ev Sahibesi, Namuslu Hırsız, Beyaz Geceler, Başkasının Karısı, İradesiz Adam, Netoçka Nezvasnova, Öteki, Küçük Kahraman, Amcanın Rüyası, Stepançikova Köyü, Ezilenler, Ölü Bir Evden Hatıralar, Yeraltı Dünyası, Tatsız Bir Olay, Suç ve Ceza, Kumarbaz, Budala, Ebedi Koca, Ecinniler, Delikanlı, Uysal Kız, Karamazov Kardeşler, Puşkin Üzerine Bir konuşma.
|
|
 |
|
 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|